Küresel kapasite fazlası ve yeşil dönüşüm yeni stratejiler gerektiriyor
22 Mayıs Perşembe günü Hangzhou CIEC International’ın ana sponsorluğunda İzmir, Swiss Otel’de 550’nin üzerinde katılımcıyla gerçekleşen SteelOrbis Piyasa Sohbetleri toplantısında 2025 yılı beklentileri ve sektörün karşı karşıya olduğu temel sorunlar ele alındı. Toplantının diğer sponsorları ise Tatçelik, Yatırım Finansman, Ağır Haddecilik, Davutoğlu Metal, Inova Steel, Seçkin Metal, Sumiko Steel ve Zey Demir oldu.
SteelOrbis Genel Müdürü Murat Eryılmaz’ın yaptığı konuşmanın ardından Hangzhou CIEC International’ın Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Ocakçı farklı sektörlerden temsilcilerin bir araya geldiği panelin açılışını gerçekleştirdi. Mesut Özdöl moderatörlüğünde gerçekleşen panelde Hangzhou CIEC Orta Doğu Ofis Genel Müdürü Yasin Kanbur, küresel çelik sektörünün en büyük sorunu olarak Çin'in aşırı üretim kapasitesine işaret etti. Yıllık 1,2 milyar mt üretim kapasitesiyle dünya çelik üretiminin %53'ünü gerçekleştiren Çin'in iç talebi azaldığında fazla tonajı ihracat pazarlarına yönlendirdiğini belirten Kanbur, bu durumun özellikle Türkiye gibi ihracat odaklı ülkeleri tehdit ettiğini vurguladı. Kanbur, ürettiği malzemelerin sadece %10'unu ihracata yönlendirip, geri kalan 950 milyon mt’unu iç piyasada tüketen Çin’in 2025 yılının ilk çeyreğinde 34 milyon mt’luk rekor ihracat gerçekleştirerek tüm zamanların en yüksek çeyreklik ihracat tonajına ulaştığını belirtti. Güneydoğu Asya'da önümüzdeki beş yılda 80 milyon mt ilave kapasitenin devreye gireceğini, Filipinler, Malezya, Endonezya ve Vietnam'daki yatırımların kapasite fazlasını daha da artıracağını ifade eden Kanbur, yılın geri kalanında Çin'in iç piyasada tüketimi artıracak teşvik paketlerinin fiyatlar üzerinde belirleyici olacağını öngörüyor.
Ege Toros Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Cihan Toros, çelik sektöründe küreselleşme taraftarı politikaların yerelleşmeye doğru geçiş yaptığına dikkat çekti. Trump'ın 2018'de başlattığı ulusal güvenlik gerekçeli koruma önlemlerinin ardından Avrupa'nın da benzer tedbirlere başvurduğunu hatırlatan Toros, kapasite fazlasının artık sadece ekonomik değil jeopolitik bir mesele haline geldiğini belirtti. Çin'in küresel çelik üretim kapasitesinin %42'sine sahip olduğunu ve yaklaşık 250 milyon mt kapasite fazlası bulunduğunu aktaran Toros, bu durumda her ülkenin kendini korumaya çalıştığını vurguladı. Toros, sektör paydaşlarının "herkesin satarken ne kadar aldığını, alırken de ne kadar sattığını düşündüğü" bir dönemde bulunduklarını ve finansal maliyetlerin artması nedeniyle risk yönetimi yapmak adına "az ama sık" alım stratejisi benimsediklerini açıkladı. Türkiye'nin doğal gaz ve cevher ithalatçısı konumunun ve bu kadar ithal girdi ile yerli ürün çıkarmanın rekabet gücünü olumsuz etkilediğini vurgulayan Toros, Çin'in her şeyi kendi bünyesinde bulundurması nedeniyle fiyat avantajına sahip olduğunu belirtti. Toros, dahilde işleme rejiminin genişletilmesi ve serbest bölge mantığının yaygınlaştırılması gerektiğini savunarak, Türkiye’nin yaklaşık 4 milyon mt katma değerli ürün ihracat potansiyeli bulunduğunu düşünüyor.
İzmir Demir Çelik Dış Satış Müdürü Eftal Pehlivan, jeopolitik risklerin çoğaldığı mevcut piyasa koşullarında tahmin yapmanın zorlaştığını ifade etti. Eskiden tek bir fiyat tehdidi varken, artık Hindistan-Pakistan, İran-İsrail, Rusya-Ukrayna gibi çok sayıda cephede jeopolitik gerilimlerin yaşandığını belirten Pehlivan, ABD'nin Kanada-Meksika sınırındaki göçmen krizine kadar uzanan geniş bir risk yelpazesi bulunduğunu vurguladı. Bu belirsizlik ortamında 2025 yılı için temkinli bir yaklaşım sergilediğini belirten Pehlivan, mamul fiyatlarının belirlenmesinde hammadde fiyatlarının etkisi olacağını düşünüyor. Hammadde fiyatlarının düşük kalması nedeniyle mamul fiyatlarında büyük artışlar beklenmediğini ifade eden Pehlivan, bölgesel sorunların çözülmesi halinde istikrarlı ve kademeli bir toparlanma yaşanabileceğini belirtti. Pehlivan, özellikle İran’a uygulanan yaptırımlarının kalkması durumunda İran pazarının tekrar açılabileceğini, Suriye'deki savaşın sona ermesi ve İsrail-Filistin sorununun kalıcı çözümünün ticarete olumlu yansıyacağını ifade ederek, küresel piyasadaki faiz indirimlerinin yatırım ve tüketimi canlandırmasıyla görünümün iyileşebileceğini belirtti.
Tatçelik Satış ve Pazarlama Direktörü Gülçin Şimşek, kapasite fazlası sorununa dair kendisine yöneltilen soruda küresel kapasite fazlasının 2024'te 575 milyon mt seviyesindeyken 2027 yılında 720 milyon mt’a ulaşabileceği öngörüsünü paylaştı. Şimşek, bu kapasite fazlasının ihracat yoluyla diğer ülkelere aktarılmaya çalışılıyor olmasının ticaret savaşlarını tetiklediğini belirtti. Çin'in 250 milyon mt, AB'nin 65 milyon mt, Japonya'nın 60 milyon mt, Türkiye'nin ise 20 milyon mt’un üzerinde kapasite fazlasına sahip olduğunu aktaran Şimşek, bu durumun fiyat baskısı, kâr marjlarında azalma ve istihdam kaybına yol açtığını ifade etti. Şimşek, 2026 yılında Avrupa'da uygulanması beklenen karbon vergisine hazırlanmak amacıyla şirket olarak 9 megavatlık güneş enerjisi santrali yatırımı gerçekleştirdiklerini ve gelecekte toplam 66 megavat yenilenebilir enerji üretimine ulaşmayı hedeflediklerini açıkladı. 120.000 mt karbon salımını engellemeyi hedeflediklerini belirten Şimşek, "Bir süre sonra sadece fiyatları değil, sertifikaları ve karbon kontrolünü konuşacağız," diyerek sektörün karşı karşıya olduğu paradigma değişimine işaret etti. Çin'in karbonsuzlaşma çalışmalarının da gelecekte rekabetin kızışacağını gösterdiğini vurgulayan Şimşek, dünya genelinde karbonsuzlaşmaya yönelik milyarlarca dolar yatırım yapıldığını belirtti.
Yeşil çelik konusunda Türkiye'nin elektrik ark ocaklarıyla üretimin %70-75'ini gerçekleştirmesinin avantaj gibi göründüğü ancak emisyon yoğunluğunun Avrupa'nın iki katına sahip olmasının ciddi bir dezavantaj oluşturduğu ele alındı. Panelde yer alan sektör temsilcileri, mevcut avantajlara güvenmenin yanlış olacağını, 2050 yılı net sıfır emisyon hedefi için radikal adımlar atılması gerektiğini vurguladı.
2025 yılı beklentileri konusunda panelistler, fiyatların yatay seyir izleyeceği yönünde hemfikirdi. Yasin Kanbur, yılın ilk beş ayında oluşan pozitif görünümün devam etmesini umduklarını, bu noktada Çin'in teşvik paketleri ve küresel faiz politikalarının belirleyici olacağını ifade etti. Türkiye'de Temmuz ayında beklenen faiz indirimi ile jeopolitik risklerin azalması durumunda pozitif bir döneme girilebileceğini ifade eden Kanbur, iyimser ancak temkinli bir politika benimsediğini söyledi. Gülçin Şimşek ise 2025-2026 dönemini "toparlanma yılları" olarak nitelendirdi ve Türkiye'nin stratejik açıdan üç farklı alanda hazırlıklı olması gerektiğini savundu. İç pazarda anti damping vergileriyle korumacı politikalar izlenmesi ve KDV indirimleri ile teşviklerle tüketimin desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Şimşek, ihracatta ise esnek bir stratejinin benimsenmesini önerdi. Yatırım konusunda ise karbonsuzlaşma, yeşil çelik ve dijitalleşme alanlarında hızlı ve somut adımlar atılması gerektiğini vurguladı.
Panelin ardından dünya ekonomisini etkileyen güncel tehditler hakkında bir sunum yapan Yatırım Finansman Kurumsal İletişim Direktörü Dr. Barış Esen, jeopolitik krizlerin piyasa oyuncuları arasında ne kadar büyük önem kazandığına dikkat çekti. TÜSİAD Baş Ekonomisti Gizem Öztok Altınsaç ise Türkiye ekonomisi özelinde son yılların nasıl geçtiğine ve önümüzdeki dönem ülkenin karşı karşıya kalabileceği tehlikelere dair bir sunum gerçekleştirdi.

Demir Çelik Store Dergisi olarak medya sponsoru olduğumuz SteelOrbis Piyasa Sohbetleri’nin İzmir buluşmasında Metal Medya yayın grubunu reklam müdürü Süleyman Aslan temsil etti.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sanayi Türk. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.